15 Şubat 2010

Uzay İstasyonu manzarasına kavuştu



Uzaya ve Dünya'ya geniş açıyla bakış olanağı veren gözetleme kulesi Uzay İstasyonu'na monte edildi.

Uluslararası Uzay İstasyonu'ndaki (UUİ) astronotlar, sakinlerine istasyon ve altındaki Dünya'ya kuşbakışı görüş imkanı veren gözetleme kulesini UUİ'ye yerleştirdi.

Uzay mekiği Endeavour'un mürettebatı kurulum sırasında bazen cıvatalar sıkışmasına rağmen, 7 cepheden görüş olanağı veren kuleyi, UUİ'nin robot koluyla yeni yerleştirilen yaşam destek ünitesi Tranquility'ye bağladı.

Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, Endeavour'un görev süresini bir gün uzatırken, Tranquility ve gözetleme modülünün de yerleştirilmesiyle 100 milyar dolarlık UUİ projesinin büyük oranda tamamlandığı bildiriliyor.

NASA yetkilileri, bundan sonra dört kez uzay mekiği yolculuğu planlandığını, bu yolculuklarda da UUİ'ye yedek parça ve erzak taşınacağını belirtiyor.

Bu arada astronotların, bir yedekleme sistemini kurmak için yarın son kez uzay yürüyüşü yapacağı kaydedildi.

1998'de başlayan UUİ projesine 16 ülke destek veriyor.

Uzay mekiği Endeavour ile 6 astronotu 8 şubatta uzaya gitmişti. Mekiğin pazar günü ABD'nin Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi'ne dönmesi bekleniyor.

Şimdiye dek uzaya gönderilen en ileri teknoloji yaşam destek ünitesine sahip olan Tranquility ise geçen hafta kurulmuştu. Tranquility'de, istasyondaki havanın temizlenmesi ve kontrolünü sağlayacak bir sistemle mürettebat için tuvaletlerin bulunduğu bir bölme var. Modülde tüm bunların yanı sıra mürettebat için başka yaşam üniteleriyle astronot ve yük taşıyan araçların kenetlenebileceği bir sistem bulunuyor.

ntvbilim

14 Şubat 2010

Saç telinden 4 bin yıllık portre



Bir tutam donmuş saçtaki genlerin analizinden elde edilen bilgilerle 4 bin yıl önce yaşamış bir insanın portresi çizildi.

Milattan önce 2500 ile 800 yılları arasında Grönland’ın güneyinde yaşadığı tahmin edilen Sakkak kavminin bir üyesi DNA bilgilerinden yola çıkılarak resmedildi.
Kopenhag Üniversitesi'ndeki araştırmacılar, önce bir tutam donmuş saçtan yola çıkarak 4 bin yıl önce yaşamış, bir Sakkak yerlisinin DNA bilgilerinin büyük bir kısmını tespit etti.
Ardından, bu bilgiler ışığında ‘eski insanın’ dış görünüşü hakkında bilgiler netleşmiş oldu ve ortaya 4 bin yıl önce yaşamış bir insanın ‘portresi’ çıktı. Çizimden, araştırmacıların ‘Inuk’ adını verdiği kişinin ‘kellik riskiyle’ karşı karşıya olduğu anlaşılıyor.

Inuk, Grönland dilinde ‘insan’ anlamına geliyor. Böylece ilk defa 4 bin yıl kadar eski bir tarihte yaşamış bir 'modern insan'ın genomu çıkarılmış oldu.
Araştırmayı yürüten Kopenhag Üniversitesi uzmanları, gelişmeyi eski insanların biyolojik özelliklerini öğrenme yolunda bir tür ‘zaman makinesi’ olarak tanımlıyor. Uzmanlar tarafından DNA bilgileri üzerinde yapılan analizlere göre Inuk'un göz rengi kahverengi, saçları uzun ve koyu renkli, kan grubu A pozitif ve ten rengi koyuydu.
Sonuçları Nature dergisinde yayımlanan araştırmada, adamın DNA’sı Kuzey Kutbu’nda günümüzde yaşayan insanlarının DNA bilgileriyle de kıyaslandı. Sonuçlar, adamın Sakkak halkına mensup atalarının Sibirya’dan 5 bin 500 yıl önce göçtüğünü gösteriyor.
Analizlere göre “nesli tükenmiş” olan Sakkak halkının, günümüzün Eskimo halklarıyla ilgisi yok. Inuk'un temsil ettiği topluluk günümüz Eskimolar’ından farklı bir genetiğin mirasını taşıyor. DNA analizlerinin yapılabilmesini sağlayan saç tutamı, 1986’da Grönland’ın batı sahilinde donmuş bir alt toprak tabakadan çıkarılmıştı.
Araştırmalara göre, binlerce yıl ‘derin dondurucu’ bölgede kalmak, kalıntıların genetik materyalinin korunmasını sağlamıştı. Araştırmacılar, dünyanın başka yerlerinden içindeki genetik materyali saklayan başka saç örnekleri bulunabileceğini düşünüyor.

ntvmsnbc

Blackberry aşıklarının başı dönebilir!




Bold 9700 yazışma ve dosya işleme odaklı iş kullanıcılarının şu anda sahip olabileceği en kaliteli telefon.

E-posta iletişimini cebe taşıyan öncü markalardan Blackberry’nin yeni mücevheri Bold 9700 geçenlerde Turkcell vasıtasıyla piyasaya sürüldü. Önceki modele kıyasla hız ve tasarımda yenilikler içeren yeni Bold, Blackberry tutkunlarını telefon değişikliğine zorlayacak gibi görünüyor.
Bold 9700’de ilk dikkat çeken, boyutları küçülmüş, kromajlı kısımları azaltılarak elden geçirilmiş, tasarımı göz alıcı bir kasa. İlk Bold’un arka kapağında kullanılan suni deri dokusunun burada da yinelenmesi bizce de doğru bir karar. Sırf bu bile makinenin karizmasını ciddi oranda artırıyor; avuçta tutuş sırasında kaymayı önlemesi de cabası.
Muhteşem bir yapım ve malzeme kalitesi, sağlamlık ve tasarımla tam bir ‘en üst kalitede ürün’ imajına sahip.

Kasa öncekine göre bir hayli ufalsa da ekranda bir küçülme yok. Sadece 122 gr ağırlığındaki ürünün 480x360 pikselli 2.44 inç ekranı 65 bin renk gösteriyor. Bu noktada çok net, keskin ve canlı görüntü verdiğini söylememiz gerek. Dokunmatik dev ekranlı telefonlar kadar olmasa da, video kliplerin ve kendi çektiğiniz videoların hakkını fazlasıyla veriyor.
3.2 megapiksel kamera, iyi adınlatılan ortamlarda iyi sonuçlar veriyor. Ortam ışığı azaldıkça fotolarda grenler artıyor, flaş sadece en yakın objeleri aydınlatabiliyor. Ekranın başarılı bir vizör görevi görmediğini de ekleyelim. Neticede cihazın bir ‘mesajlaşma terminali’ olduğunu yinelemek lazım.



13 Şubat 2010

Baz istasyonunun adı bile korkutuyor



Mobil iletişim sistemlerinin yaydığı radyasyon sağlığı tehdit edecek düzeyin çok altında. Buna rağmen hemen herkes zararlı olduklarından neredeyse emin!

Türkiye’de baz istasyonlarının ve cep telefonu dahil tüm elektronik cihazların ürettiği toplam radyasyon, dünyadaki limit değerlerin altında. Uzmanlara göre baz istasyonlara muhalefet, elektrofobiden kaynaklanıyor.

Yeni gelişen teknolojiler hakkında kamuoyunu doğru bilgilendirmek amacıyla oluşturulan Teknoloji Bilgilendirme Platformu, Anadolu'daki ilk toplantısını İzmir'de gerçekleştirdi.

Toplantıda konuşan İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Ana Bilim Dalı'ndan Prof. Dr. Tunaya Kalkan, sadece baz istasyonlarının değil elektronik cihazların tümüm elektromanyetik dalga yaydığını belirterek, vücudu ısıtan elektromanyetik dalganın şiddeti, frekansı ve insanın buna ne kadar maruz kaldığının önemli olduğunu söyledi.

Dünya genelinde elektrik alan limit değerinin 42 volt/metre olduğunu hatırlatan Kalkan, Türkiye'deki oranın, bu rakamın dörtte birine indirildiğini vurguladı.

Prof. Dr. Kalkan, ''Yani Türkiye'de bir baz istasyonun yaydığı radyasyon solda sıfır, ama adı o kadar korkutucu ki, bu korku insanları sardı ve elektrofobi yarattı. Türkiye'de ne cep telefonu, ne de baz istasyonu radyasyon yayma anlamında korkulacak noktada'' dedi.

BAS İSTASYONLARINI TAŞIMAK ANLAMSIZ
Gazi üniversitesi Teknoloji Fakültesi Elektronik ve Bilgisayar Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. İnan Güler de cep telefonu, baz istasyonu antenini ne kadar iyi görüyorsa insana verdiği zararın o kadar düşük olacağını ifade ederek, ''Teknoloji, eğer standartlara uygun kullanılırsa asla zararlı değildir. Bu yüzden teknolojiyi iyi ve düzgün kullanmasını öğrenmeliyiz'' dedi.

Baz istasyonlarının zararlı olduğuna yönelik eleştirilerin, elektromanyetik dalgayla radyasyonun birbirine karıştırılmasından ortaya çıktığını dile getiren Bilgi teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) Başkanı Tayfun Acarer, elektrikle çalışan her cihazın bir enerji yaydığını, elektromanyetik enerjinin radyasyonla aynı olmadığını vurguladı. Acarer, bu konuda var olan bilgi kirliliğinin önüne geçilmesi gerektiğini kaydetti.

Baz istasyonlarının tesis ve denetimine ilişkin çalışmaların kurum tarafından yürütüldüğünü anlatan Acarer, baz istasyonlarının dünyada birkaç firma tarafından üretildiğini söyledi.

Acarer, kullanılan 2. ve 3. nesil sistemlerin hücrelerden meydana geldiğini, bu hücrenin tam ortasında baz istasyonu bulunduğunu belirterek, şöyle devam etti:

''Bu yüzden teknik olarak baz istasyonlarını şehir dışına taşımak mümkün değildir. Bunları şehir dışına çıkarmak demek, mobil haberleşmenin yapılamaması demektir. Baz istasyonu olmadan şu anki mobil haberleşme yapılamaz. Bırakın şehir merkezlerinin dışına çıkartılması, hücre merkezinden çok uzağa dahi taşıyamazsanız. Aksi takdirde hücresel yapı bozulur. Ayrıca baz istasyonunun sıklığı değil, azlığı daha risklidir.''

Acarer, baz istasyonlarını Türkiye'de denetleme görevinin kurumları tarafından yapıldığını belirtirken, dünyadaki uygulamalarına kıyasla Türkiye'de son derece etkin bir denetim yaptıklarını savunarak, bu konuda vatandaşların içinin rahat olmasını istedi.

Bir baz istasyonu için verilen elektrik alan limit değerinin Türkiye'de, AB ve çoğu dünya ülkesinin kabul ettiği Uluslararası İyonlaştırmayan Radyasyondan Koruma Komisyonu'nun sınır değerlerinin dörtte biri olduğunu bildiren Acarer, bugüne kadar dünya genelinde yapılan araştırmaların hiçbirinde baz istasyonlarının sağlığa olumsuz etki ettiği yönünde raporu olmadığını ifade etti.

YARGITAY KARARLARI BİLİMSEL GERÇEĞİ YANSITMIYOR
Bilgi Üniversitesi Hukuk Bölümü'nden Yrd. Doç. Leyla Keser Berber de Yargıtay'ın ''baz istasyonlarının insan sağlığını olumsuz yönde etkilediğine'' dair kararları bulunduğunu, bunun bilimsel gerçeklere dayanmadığını savundu.

Keser, ''Yargıtay kararlarının ilgili dairenin bakış açısını gösterdiğini, bu kararları veren kişilerde bilgi eksikliği'' olduğunu ifade ederek, ortaya koydukları bilimsel bulguların yargıyla paylaşılması gerektiğini vurguladı.

Berber, bir soru üzerine, bilişimle ilgili ihtisas mahkemesi ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu belirtti.

Ajans

Sensörkonomi doğuyor!



Mobil hayat kahini Metzger'e göre sensörlerin herşeyi ölçtüğü, iletişim cihazlarının insan müdahalesi olmadan birbiriyle sürekli bu bilgileri paylaştığı bir hayat bizi bekliyor.


Mobil iletişimde sensörlerin rolü gittikçe artacak, hemen her şeyi algılayan sensörlerin topladığı bilgiler makineler ve insanlar arasında otomatik olarak paylaşılacak, hayatımızı yönlendirecek.

Mobil İnternet ve Uygulama sektörünün geleceğinin tartışıldığı Webrazzi Gündem Toplantıları’nın üçüncüsüne konuk olan, ‘Mobile Future’ kitabının yazarı vizyoner Monty C.M. Metzger, önümüzdeki yıllarda mobil iletişimde ortaya çıkacak trendleri anlattı.

20. yüzyılda başlayan mobil iletişim kavramının kısa bir tarihini veren Metzger, ‘sensorconomy’ adını verdiği düzenle birbirlerine uzak olan insanların sensörler aracılığıyla iletişime geçeceği ve sensörlerce yaratılan ve dolaştırılan bilginin hayat akılını belirleyeceği kehanetinde bulundu.

Metzger’e göre telefonlar ateş ölçerek bilgileri doktora sürekli paylaşacak, havanın kaç derece olduğunu ölçerek kullanıcıyı ve ilgili diğer insan ve makineleri bilgilendirecek.

2012’ye gelindiğinde dünyada 1 trilyon network aygıtı, yani bir ağa sürekli bağlı mobil iletişim cihazı olacak, lojistik şirketlerinin sim kart aracılığıyla objelerin nerede olacakları hakkında daha fazla bilgi paylaşımında bulunabilecek, M2M (Machine to Machine) konsepti ile gelecekte makinaların da günümüzde insanların Twitter arasında paylaştıkları gibi, durumlarını kendi aralarında paylaşabilecek. Metzger’e göre ayrıca geri kalmış ekonomilere sahip ülkeler de dahil dünyanın her bölgesinde çok daha fazla insanın çeşitli yollarla çok daha kolay internete erişebilecek.

Monty Metzger

Mobil iletişim kahini Metzger, mobil iletişimin kısa geçmişini ve gelecek 10 yıla ilişkin kehanetlerini şöyle sıralıyor:

1906 Kablosuz telefon için ABD’de ilk patent kaydı yapıldı

1973 İlk mobil telefon görüşmesi New York’ta başarıyla gerçekleştirildi

1979 İlk ticari mobil telefon Tokyo’da tanıtıldı

1982 Nokia ilk taşınabilir telefonunu tanıttı

1991 Dünyanın ilk GSM şebekesi Finlandiya’da faaliyete başladı

1998 İlk mobil ‘içerik’ satışı yapıldı (bu bir zil sesiydi)

1999 Mobil e-posta dönemini başlatan Blackberry piyasaya çıktı

2001 Üçüncü kuşak (3G) iletişim Japonya’da başladı

2007 Mobil hat abone sayısı 3 milyarı buldu. iPhone’la birlikte dokunmatik ekran yayılmaya başladı

2008 Dünyada internete bağlı insan sayısı 1 milyarı aştı. Mobil cihazlarında internete erişimi bulunanların sayısı 600 milyon oldu.

2009 Sosyal ağ Facebook, 200 milyonuncu üyesini kaydetti. Twitter, sosyal bir fenomene dönüşmeye başladı. Cep telefonu abone sayısı 4 milyarı geçti.

2010 Çevrimiçi ve çevrimdışı dünyalar birleşiyor! Karma Gerçeklik mobil deneyimi zenginleştiriyor. Facebook 400 milyonuncu üyesini kabul etti.

2011 Mobil cihazlarda yerleşik olarak gelen sensörler (GPS, sıcaklık, ışık, pusula vs.) yeni mobil iş ekosistemini yaratıyor; sensörkonomi doğuyor!

2012 Bir şebekeye bağlı 1 trilyonuncu mobil cihaz eşiği aşılıyor. Cihazların birbiriyle bağlantılı ve iletişim içinde olduğu M2M (Machine2Machine), Akıllı Objeler’in ve Kesintisiz Bilişim bulutunun egemen olduğu entegre bir alem doğuyor.

2013 Mobil genişbant yılı. LTE ile 50mbps hızında mobil bağlantıya sahip oluyoruz. İnsanlar bilgi işlemlerini “akıllı bulut” içinde yapmaya başlıyor.

2014 Hindistan, Afrika ve diğer yükselen pazarlarda doygunluk oranı yüzde 70’e çıkıyor.

2015 Mobil Ödeme, kitlesel bir fenomen haline geliyor. Yakın Alan İletişimi (NFC) itici güç. Cihazlar yaşam tarzımıza ve çevreye uyum gösteriyor; Bu fiziksel olarak da kişiselleştirilen cihazların başlangıcı. Nanoteknoloji yardımıyla cihazlar kullanım alanına göre fiziksel transformasyon geçirip kişiselleştirme sürecini tamamlıyor.

2016 New York Times basılı edisyonunu durduruyor, eGazete Okuyucu cihazı abonelere 1 dolar fiyatla pazarlamaya başlıyor. Onu bir sonraki yıl News Corp. Burda, Springer ve diğer yayıncılar izliyor, herkes haberleri plastik dijital gazetelerden takip ediyor, yoldayken güncelliyor.

2017 Mobil ekonomide patlama ortamı oluşuyor. Mobil medya pazarı, tüm diğer medya kanallarının toplamını geride bırakıyor. Çok dilli Anlık Çeviri uygulamasının kullanıma sunulması, bilginin metin ve ses olarak transferinde uluslararası engelleri kaldırıyor.

2018 ABD hükümeti, mobil kamusal güvenlik için Mobil Gündem adında bir inisiyatif başlatıyor. Her bireyin konum bilgileri ve mobil verileri izlenmeye, analiz edilmeye ve depolanmaya başlıyor. Dünya nüfusu 8 milyara, toplam mobil telefon sahibi kişilerin sayısı 5 milyara, bunun içinde internete erişimi olan cihzların sayısı 2.5 milyara ulaşıyor. ‘Dijital doğanlar’ kuşağı iş dünyasında etkin olmaya başlıyor.

2019 Dünya ekonomisi için mahremiyet, bilgiye erişim ve kontrol, temel meseleler olarak ortaya çıkıyor. Siber-güvenlik en kritik sorunlardan biri haline geliyor.

2020 Mobil medya dünyamız hayatımıza tamamen egemen, interaktif, oyalayıcı, tartışmalı, tartışmalarla dolu ama gerçek anlamda “uluslararası” hale geliyor.

ntvmsnbc